26 Kasım 2013 Salı

Defter Kaplayan Gençlik

Okul hayatına ilk başladığım anaokulu ile birlikte, hatta orta okul yılları dahil, defter kaplama diye akıl almaz bir saçmalık vardı. 3 aylık yaz tatilinin ardından okula başlamak yetmezmiş gibi, üzerine bir de bu saçmalık okul yıllarının insanı en çok geren dönemiydi. Okulların açılmasını izleyen ilk 2 günde hangi öğretmenin hangi defteri istediğinin belli olmasının ardından, gerilim başlardı. Defterler alınır, yetmezmiş gibi defter kaplama kağıtları, etiketler, bantlar da alınır. Kaplık kağıtlarının renklerini bile belirleyip dayatan takıntı sahibi sözüm ona öğretmenler yüzünden kırtasiye kırtasiye gezip düz lacivert kaplık kağıdı aramaya kadar varırdı bazen bu durum. Tüm malzemeler tedarik edildiyse, o akşam evin oturma odasında olağanüstü hal ilan edilip derhal kitap kaplama sanatını icra etmeye başlardık. İlk yıllarda evvela evin bir bilenine ağlamaklı gözlerle yardım dilercesine bakışlar atılırdı, sizden büyük bir ağabeyiniz, ablanız da yoksa malum bu işi anne-baba üstlenirdi, ortamdan sıyrılıp televizyondaki Süheyl- Behzat kardeşleri izlemek, hatta o akşam erkenden yatağa girip uyumayı bile göze alırsın ama ne mümkün, mutlaka o defterin kaplanmasını izlemek zorundasındır. 
O zamanlarda öğretmenler de defterlerin eskimemesi için kaplanıyor diye saçma bir sebep öne sürerdi. Mantık dışı, çünkü o siktiğimin kaplama kağıtları çok dayanıksız olurlardı. Daha ilk dönem bitmeden kaplama açılırdı, aşınırdı, yırtılırdı, defter veresiye defterine dönerdi. Diğer defterlerin arasından çekerken, çantadan çıkarırken falan o kaplama kağıdının amına konurdu. Öğrendim ki şimdiki çocuklara defter kaplatılmıyormuş, defter kapladığımız yılların kara bir leke olarak geçmişimizde yer ettiğini düşünürsek, bugünlere iyi gelmişiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder